28 Ağustos 2011

Türk sinemasında en seksi on performans

Türk sinemasındaki en seksi on performans listemi de hazırladım. 90lı yıllarda Show tv’nin Türk sineması jeneriğiyle ilgili yazımda belirtmiştim. O dönemin daha çok Atıf Yılmaz’ın mahalle cinselliğiyle ilgili filmleri, benim yaşlarımda olan ve sinemaya ilgi duyan kişileri etkilemiştir. Şerif Gören’in de bastırılmış cinsellikle ilgili ilginç filmleri vardır. 80li yıllar, önceki yılların Bakire Teresa’ları Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Hale Soygazi gibi hanım sanatçılarımızın Müjde Ar’ın devrimciliğiyle mücadele etmek için mecburen Müjde Ar’laştıkları bir dönem olmuştur ve bunlar Atıf Yılmaz, Şerif Gören gibi yönetmenlerin filmlerinde kabak çiçeği gibi açılmışlardır. Yılmaz’ın “Mine” filmini izlerseniz gerçek hayatla paralel bir seyir izlediğini görürsünüz. Bu filmde Türkan Şoray’ın Rüçhan Adlı’yla olan beraberliğinden sonra ilk defa öpüştüğünü görürüz. Yılların sinema seyircisi gibi filmdeki kasaba halkı da Mine’den artık öpüşmesini, sevişmesini ister o da isyan eder gibi gider kendini entel Cihan Ünal’ın kollarına bırakır. Belirttiğim gibi Sultan ve diğerlerinin yıllardır muhafaza ettiği en değerli hazinelerini artık muhafaza edememelerinde Müjde Ar fenomeninin etkisi büyüktür. Bu arada MS Office programı fenomen kelimesi yerine görüngü kelimesini öneriyor. Müjde Ar görüngüsü...İşte bu yıllar Türk sinemasında farklı şeylerin denenmeye çalışıldığı bir geçiş dönemi olarak kabul edilebilir. Listemde genelde bu yıllardan filmler olduğunu fark ettim. Alfabetik sıralı liste şöyle:

1- “Aşık Oldum”, Ertem Eğilmez, 1985.
     Sibel (Şehnaz Dilan).


 “Aşık Oldum”, aslında kendisi Billy Wilder’ın meşhur “The Seven Year Itch/Yaz Bekarı” filminden esinlenme olan 1984 tarihli Gene Wilder’ın “The Woman in Red/Kırmızılı Kadın” filminden esinlenme bir film. Bu ayan beyan ortadadır. Fakat Eğilmez’in filminin çok başarılı olduğu yadsınamaz. Bütün oyuncuların çok iyi olduğu ender filmlerden biridir. O dönemin en gizemli güzelliğine sahip insanlardan olan Şehnaz Dilan da filmde çok iyi gözükmektedir. Filmin tamamı Youtube’da mevcut. Meşhur havalandırma sahnesi de filmin hemen başlarında yer alıyor.

2- “Balıkçı Osman”, Nejat Okçugil, 1973.
     Meral (Feri Cansel).


Yine 90lı yıllarda Show TV’de izlediğim “Hasan Almaz Basan Alır” adlı filmden beridir Feri Cansel’i beğenirim. Hiçbir zaman mıy mıy bir kadın olmadığı içindir. Türkan Şoray’a fiziksel olarak benzer ama onun gibi kağıttan karakterleri canlandırmaz. Cinselliğini yaşamaktan korkmaz Feri Cansel karakterleri. Tabi bu söylediklerim erotik filmleri dışında kalan “normal” filmleri için. “Balıkçı Osman”da da sahici bir bar kadınını canlandırıyor. Birçok filmde olduğu gibi Sadri Alışık’la iyi bir ikili oluyorlar. Beğenmediğim tek özelliği, kendisinin Türkiye’de göğüslerine silikon taktıran ilk ünlülerden biri olmasıdır.

3- “Boş Ver Arkadaş”, Zeki Ökten, 1974.
     Alev (Selma Güneri).


 Defalarca kez izlediğim bu filmin oldukça kıvrak bir kurgusu vardır. Tarık Akan’ın isminin Ferit olduğu 13 adet film mevcutmuş. Bunların çoğunda partnerinin adı da Alev’dir. Bu da onlardan biri. Bu seferki Alev, Selma Güneri. Kişilikli bir güzelliği olduğunu düşünüyorum. Aslında ben kendisini “Askerin Dönüşü” filminden de çok beğeniyorum ama buradaki fettan kadın performansı daha çekici geldi bana.     
 
4- “Gizli Duygular”, Şerif Gören, 1984.
     Ayşen (Müjde Ar).


Müjde Ar görüngüsünün hangi performansını alayım diye çok düşündüm. Niyetim “Adı Vasfiye”yi almaktı. Sonra “Ağır Roman”, “Dul Bir Kadın”, “Kupa Kızı” geçti aklımdan. “Gizli Duygular”ı hatırlayınca bu ilginç filmden de bahsetmek için bunu aldım. Bastırılmış cinselliği en iyi işleyen filmlerden (yerli tabii ki) biri olabilir bu film. Dışarıdan frijit biri gibi duran Ayşen’in içinden kopan fırtınalar inanılmaz. Böyleleri etrafımızda da çoktur. Geçenlerde; 32 yaşında olup da hala bakire olmakla övünen bir arkadaşımla bu konuyu tartıştığımda, kendisini boyayıp farklı bir malzeme gibi sunduğu ama aslında yaşamak istediklerinin farklı olduğu çok açık seçik belli oluyordu. Zavallı toplum ve de özellikle zavallı kadınlarımız. Dünyanın en doğal eylemini gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri belli olmasın diye bayan diye bir kelime icat edilmiş onlar için. Nisa suresini okuyan erkek egemen toplum onları kadınsallıklarından çıkarıp bayanlaştırıyor veya bayağılaştırıyor. Ayşen de kadın olmakla bayan olmak arasında gidip geliyor ama yanlış ata oynuyor. 

5- “Kaçak”, Memduh Ün, 1982.
     Hacer, (Fatma Girik).    


Aslında toplumsal, sınıfsal bir çelişkiden kaynaklanan bir sorun üzerine inşa ediliyor film ama giderek kuşatılmış cinsellik üzerine de laflar eden bir filme dönüşüyor. Benim hep takdirimi kazanan kendini ayakları üzerinde durmaya çalışan, bireyselliğinin farkında kadın karakteri Hacer, Fatma Girik’in güzel suretinde hayat buluyor. Tecavüzcü Çoşkun’u vicdanlı bir rolde izleyebileceğiniz ender filmlerdendir ayrıca.  

6- “Kurbağalar”, Şerif Gören, 1984.
     Elmas, (Hülya Koçyiğit).


 Çok sevdiğim, çok ilginç bulduğum bir filmdir “Kurbağalar”. Kurbağa hayvanını da çocukluğumdan beri çok sevdiğim içindir herhalde. Kurbağaları izlemeyi çok severim, bu filmde de birçok kurbağa sahnesi olduğu için her zaman ilgimi çekmiştir. O yıllarda hiç de değer verilmeyen hayvan haklarının bu filmde de çiğnendiğini, bazı hayvanların film uğruna canlarından olduklarını görüyoruz. Batı Trakya’da pirinç tarlalarından kurbağa toplayarak geçimlerini sağlayan köylüleri görüyoruz. Film, dul bir kadın olmanın hem de taşrada dul bir kadın olmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor bize. Türkiye’de dul kadın demek, kolay elde edilebilir bir arzu nesnesidir çoğunluk için. Hülya Koçyiğit’in canlandırdığı Elmas da böyle biri. Doğal olanı yaşamak istediğinde başına gelmedik kalmıyor.     

7- “Sonbahar”, Özcan Alper, 2008.
     Elka, Megi Kobaladze.


Dağlayan bir filmin içerisinde dağlayan bir güzellik. Üzerine yapışıp kalan hüzünle daha da çekici oluyor. Biliyorsunuz sıradan biri değil ve bir hikayesi var. Gerçek hayatında da kaliteli kadın (insan) eşiğini geçtiğinden nedense eminim.

8- “Sultan”, Kartal Tibet, 1978.
    Sultan (Türkan Şoray).


 Bir dönem kendisiyle ilgili biyografik kitapları okuduğumu gördükleri için ona olan hayranlığım başkalarının da dikkatini çekmişti. Lise son; üniversite bir, iki gibi falandı. Çok çok iyi bir oyuncu olduğunu kabul ediyorum ama şimdilerde televizyonlarda konuşmaya başladı mı aslında çok da dolu bir insan olmadığını üzülerek görüyorum. Bu da çekiciliğini azaltıyor ama Sultan performansını sadece takdir edebilirim.

9- “Tomruk”, Şerif Gören, 1982.
     Gülçiçek (Serpil Çakmaklı).


Bence 80li yılların en güzel kadın Serpil Çakmaklı’dır. Kendisi bir görüngü’dür benim için. Genelde kalitesiz, arabeskçi filmlerinde oynamasına rağmen böyle düşünüyorum. Bu güzel yüzü estetik ameliyatlarla ne hale getirdi inanamıyorum. “Tomruk” filminde de alev alev yakıyor. Ayrıca koskoca film boyunca bir cümlelik repliği olması da merak duygusu sayesinde çekiciliğini arttırıyor. Bu da listedeki üçüncü Şerif Gören filmi oldu.

10- “Tutku”, Feyzi Tuna, 1984.
       Gülsüm, (Meral Orhonsay).


 Filmin içerisinde geçen anası kızından güzel cümlesine katılıyorum. Hülya Avşar’ın canlandırdığı Hacer karakteriyle Meral Orhonsay’ın canlandırdığı anne Gülsüm karakteri aynı kişiye aşık olurlar. Her zaman çok güzel bir kadın olan Meral Orhonsay bu filmde çok ateşli gözüküyor bana göre. Bu bağlamda; o dönemin fetiş güzelliği, kimsenin rekabet edemediği Hülya Avşar’dan rol çalıyor.      

Bu filmlerin çoğu Youtube’da veya Google Video’da mevcut.