01 Temmuz 2012

Yeni blog


Bir distopya filminde gibi hissettim kendimi şimdi. Karakter, uzun süre sonra geldiği gezegende hayat olup olmadığını anlamaya çalışmaktadır. Bir ses duyulur. Kediymiş. Sonra yer altına çekilmiş saçı sakalı birbirine karışmış direnişçiler ve yanlarında çocuk emziren kadınlar tuhaf bakışlarla karaktere bakmaya başlarlar. Buraya yazı yazınca kendimi böyle hissettim. Sen nereden çıktın demeyin şimdi bana. Bu bir "come back/geri dönüş" yazısı değildir. Stalin der ki "ölmüş olanla ilgilenmeyin doğanla ilgilenin ve bilin ki aslında hiçbir şey ölmez.". Yeni bir çocuğum oldu.  Bu çocuk egemenlerin gözünde gayrı meşru, onu baştan belirteyim. boyunegme.blogspot.com  benim yeni blog. Bu sefer sinemayla sınırlamadım kendimi. İyi gidiyor. Tanısanız iyi çocuktur. Zaten o gaza gelme durumunu hissetmeseydim buraya not düşmezdim. "Banker Bilo" filminde İlyas Salman nasıl yetkiliye depodaki zeytinyağlarını kabak gibi gösterir ben de o şekilde gösteriyorum sizlere: Gelin, gelin. Aşağıda depo var...Hah, işte burası, depo. Hepsi burada. Blog burada, gelin gelin..

07 Şubat 2012

Blog intiharı


Kendimi öldürüyorum. Yani bir daha bu blogda yazı yazmayacağımı ilan etmek istiyorum. Bu yazıyı da kendimi fasülye gibi nimetten saydığım için değil, beni takip ettiğini bildiğim o 20-30 kişiye olan saygımdan yazıyorum. İstesem de artık eskisi gibi bu bloğa yazı yazamayacağım. Çünkü eskisi kadar film izleyemiyorum. Burada yazı yazmak gibi çok emek ve vakit isteyen bir işi hakkıyla yapamayacağım artık. Bunu yapamayacağım için de vicdani olarak yıpranıyorum. Dolayısıyla bırakmayı ve de böyle bir açıklama yapmayı gerekli gördüm. Burada yazılanlar eğer değerleri varsa insanlığın ortak kültürel mirasına armağanım olsun.

08 Ocak 2012

Türkiye'de sinemanın kısa tarihi

Okul dergisi için yazdığım yazıyı buradan paylaşmak istiyorum.


Türkiye’de Sinemanın Kısa Tarihi

Toplumlar sanata ve bilime değer verdiği ölçüde ilerlerler. Sinema da en etkili sanat dallarından birisidir. Son yıllarda filmlerimizin kazandığı uluslararası başarılar hepimizi mutlu ediyor ve nicelik olarak da filmlerimizde bir artış mevcut.  Bu yazıda sinemanın ülkemizdeki tarihine kısaca değinmeye çalışacağız. 1895 yılında icat edildikten sadece bir sene sonra sinema ülkemize girmiştir. Genellikle savaş cephelerinden görüntüler çekilmiştir. Ülkemizde 1917’ye kadar böyle devam eden amatör sinema çekimleri olmuştur. Bu tarihteyse ilk film diyebileceğimiz çalışma gerçekleşmiştir. Uzun bir adı vardır bu filmin: “Ayestefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı”dır bu filmin adı. Adı üstünde Ayestefanos’taki  (bugünkü Yeşilköy semti) Rus işgali sona erince onların diktiği sütunun yıkılması filme alınmıştır. Bu film günümüzde kayıptır ama belirttiğimiz gibi ilk sinema eserimiz olarak kabul görür. 20li yıllardan başlayarak hikayeleri olan filmler tek tük de olsa çekilmeye başlanmıştır. 50li yıllara kadar böyle devam eden çalışmalar bu tarihten sonra artık iyice bir endüstri haline gelmeye başlamıştır. 60lı ve 70li yıllarda sinemamız artık iyice büyük bir sektör haline gelmiştir ve halkın en önemli eğlencesi haline gelmiştir. Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik gibi kadın starlara Yılmaz Güney, Cüneyt Arkın, Kadir İnanır, Tarık Akan gibi erkek starlar eşlik etmeye başlamıştır. Bu yıldızlara bambaşka bir ekol olan Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman gibi sanatçıları da katabiliriz. Bu sanatçılar halkı eğlendirmenin yanı sıra onların sorunlarını da dile getiren, onlara umut aşılayan samimi filmler de çekmişlerdir. 80ler ve 90lar, televizyonun ve videonun yaygınlaşması gibi sebeplerden dolayı sinemamız açısından kısır geçmiştir. Film üretiminde ciddi düşüşler yaşanmış, sinemacılar işsiz kalmışlardır. 90lı yılların sonuyla sinemamızda yeni umutlar doğmaya başlamıştır. Sanatsal değeri yüksek kaliteli işler birer birer ortaya çıkmaya başlamış ve bu filmler uluslararası saygın film festivallerinde ülkemize ödüller getirmeye başlamıştır. Bunlardan biri olan “Üç Maymun” adlı filmin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan prestijli Cannes Film Festivali’nde ödül alırken ödülü “yalnız ve güzel ülkesine” adamıştır. Ülkemizin kendisini yalnız hissetmemesi ve daha güzel olması için sanata değer vermeliyiz. Sinema da insana çok şey katan bir sanat dalı olarak sizlerin ilgisini bekliyor. İlginizi eksik etmemeniz dileğiyle…