24 Ağustos 2011

"Sultan" (1978), Organize İşler (2005), "Ya Sonra" (2011)



Bu üç film ne alaka? Kel alaka. Bunların içerisinde en sevdiğim Kartal Tibet’in “Sultan”ı. Belki 15 kere izlemişimdir.  Yakın zamanda yazmayı planladığım en seksi 10 performans listeme koyacağım Türkan Şoray’ın Sultan yorumu var bu filmde. “Organize İşler”i de bir kere televizyondan izlemiştim. Hatırladığım kadarıyla b**tan popüler bir filmdi ve bir kere bile gülmemiştim. Özcanus Denizus’un “Ya Sonra”sının fragmanını da sinemalarda izlemiştim ve fragmanının dördüncü saniyesinde ne mal olduğunu anlamıştım. Normalde iki yarım küre birleşse bana bu filmi izletemezdi ama kendi kendime izledim işte. Sebebi: son bir hafta içerisinde bu üç filmde geçen bazı yeme içme mekanlarına gittiğim için onlarla ilgili bir yazı yazmak istedim. Bir tek de YS’yi izlemediğim için bu üst düzey dallamalık şovunu mecburen izledim.  Yazının bundan sonrasında “Ya Sonra” filminin ismi bile anılmayacak ve kendisinden x diye bahsedilecek. Yok, o da olmaz. O halde kesme işareti kullanmak zorunda olacağım için shift düğmesine basarak zahmete girerim, en iyisi o film diye anayım “Ya Sonra”yı. 


Kronolojik sırayla gidersek: Tibet’in “Sultan”ı Arzu film ekolünün en tipik örneklerinden birisidir. Yani sevgi, dostluk, dayanışma temalı; halkın gündemine girebilmiş kaliteli komedi filmlerinden biridir. Bu filmde çapkın dolmuş şoförü Kemal dört çocuklu dul Sultan’la yakınlaşmak için türlü numaralar dener. Sahte evlilik teklifi yapar. Sultan’ı nikâh salonuna götürür. Alavere dalavere falan derken ikili Beyoğlu İstiklal caddesinde görülür. Benim iki üç gün önce gittiğim meşhur Saray Muhallebicisi’ne gittiklerini tahmin ediyorum. Gerçi muhallebi değil de süpangele (?) yiyorlar ama oranın damla sakızlı muhallebisini çok seviyorum. Bu damla sakızlı her şeyi seviyorum. Müthiş bir şey.  Denk gelirse mutlaka deneyin derim.


“Organize İşler”deyse Vedat Milör’ün yazılarından bildiğim, Eminönü’ndeki Hamdi Restorant’ın terasında geçen bir sahne var. Bu mekan çok meşhurdur. Kazık olarak da bilinir. İki kere gittim buraya. Ömrü hayatımda yediğim en iyi lahmacunu burada tattım. Jesus f**king Christ… Bundan daha iyisini ya Urfa, Antep, Diyarbakır’da yiyebileceğimi ya da yine Milör’ün ayılıp bayıldığı Pendik’deki Özsu Et Lokantası’nda yiyebileceğimi düşünüyorum. Her santimetrekaresi orijinallik kokuyor bu lahmacunların. Ağızda muhteşem bir tat bırakarak yok olup gidiyor. Fiyatı beş tl. Gidip dandirik bir yerde sekiz liraya pide yemektense burada iki lah. yemek daha mantıklı bence.  

 
Şimdi Özcan Denizus insanı… Dramatik bir sahnede Sezen Aksu insanının bir şarkısını çalmakla veya bir sahnede televizyonda sanat filmi (Ali’nin Sekiz Günü) göstererek sinemacı mı olmuş oluyorsun sen? 2011 yılında Karadeniz şivesinden başka mizah öğesi mi bulamadın? Kadın erkek ilişkileri üzerine tezi olan film yapıyor ayağına yatmışsın ama filmindeki gizli kadın düşmanlığının haddi hesabı yok. Asortik mekanlar, asortik kadın ve erkekler ve asortik müzikler…Bir de son sahnedeki kadın-erkek öpüşme sahnesinde, çiftin etrafında dönen bayat kamera numarası falan filan.. Bu filmi milyonlarca kişi izledi. Bu halkı F5’lemek istiyorum. Bu filmde Deniz’in Taksim’deki meşhur Kızılkayalar hamburgercisine gittiğini zannediyordum. Ben de oraya gidip meşhur ıslak hamburgerden tattım. Zaman zaman tatmak isteyebileceğim ama biraz overrated (hak ettiğinden fazla övülmüş) bir ürün gibi geldi bana. Filmi izlediğimdeyse Deniz’in Kızılkayalar’a değil de yanındaki mekana gittiği anlaşılıyor. Böyle işte..