

Çocuk oyunculara başrol veren filmleri hep riskli bulmuşumdur ve onlara temkinle yaklaşmışımdır; ancak arşivimin en değerli filmlerinden biri olacağını hiç tahmin etmezdim "Where is the Friend's Home?"un. Film bir ilköğretim sınıfında açılıyor. Öğretmen ödevleri kontrol ediyor ve Muhammed Rıza adlı öğrenci kitabını kuzeninin evinde unuttuğu için öğretmenden azar işitiyor. Burada Rıza'nın bir ağlama sahnesi var ki 40 yıllık oyunculara taş çıkartır. Filmin kahramanı Ahmet yanlışlıkla Rıza'nın kitabını da eve getiriyor ve mutlaka ona geri vermeli diye düşünüyor. Rıza üçlemenin diğer filmlerinde de geçen Poşteh'te ikamet etmektedir ve Ahmet'in ne yapıp edip oraya ulaşması gerekmektedir. Bu bölümde Ahmet'in annesine laf anlatma daha doğrusu laf anlatamama sahnesi var ki bana göre kusursuz bir sinematografisi var. Bir kaç gün sonra yorumlayacağım "J'ai tue ma mere/Annemi Öldürdüm" adlı Fransız filmindeki anneden bile daha gıcık bir anne rolü var. Sonra Ahmet'in nefes kesici yolculuğu başlıyor ve yetişkinlerle çocukların çelişkisi çok hoş bir şekilde perdeye yansıtılıyor. Poşteh'teki yaşlı adam karakteri de unutulmaz bir karakter bence. O on dakikalık rolü boyunca neredeyse hayatın anlamını özetleyiveriyor. Karakterle bu kadar özdeşleşme yaptırabilen çok az film vardır. Ben sinemayla ilgileniyorum diyen herkesin mutlaka görmesi gereken bir film "Where is the Friend's Home?".

Filmin afişi zaten birçok şeyi anlatıyordur. Sizler benim düştüğüm hataya düşmeyin ve bu filmi "Where is the Friend's Home?"u izlemeden izlemeyin. Öyle yapsaydım bu filmi çok daha fazla severdim eminim. 1990 yılında meydan gelen büyük İran depreminde yaklaşık 40.000 kişi hayatını kaybetti. Ve deprem Koker yakınlarında meydana geldi. Bu filmi çekmeye eminim Kiarostami'nin niyeti yoktu fakat böyle büyük bir acıdan sonra mutlaka kendisini bir şeyler yapmak zorunda hissetti ve ortaya bu yarı belgesel yarı kurgusal film çıktı. Film içinde film tekniğini çok kullanır Kiarostami. Burada da kurgusal kahraman üç yıl önce çekilen "Where is the Friend's Home?"un yönetmeni ve Ahmet karakterini bulmak için oğlu ile birlikte arabasıyla Koker'e doğru gidiyor. Tabi yol üzerinde belgeselci gözüyle Kiarostami bize acıdan kareler gösteriyor. Fakat insanların gündemi hiç de öyle korkunç değil. Kimisi evlenme derdine düşmüş, kimisi tuvalet taşı satın alıyor, kimisi de o sırada oynanan Dünya Kupası telaşında. Kiarostami umut her zaman vardır ve hayat güzeldir mottosunu bu filme iyiden iyiye yedirmiş. Filmin adı: "Life, and Nothing More…/Ve Yaşam Sürüyor".

Tek kelimeyle mükemmel bir sinema örneği. Basit bir kamera ve amatör oyuncularla nasıl başyapıt çekilir Kiarostami bize gösteriyor bu filmde ve üçlemenin diğer filmlerinde.