Bu benim "Kader"i üçüncü izleyişimdi. İki sene yaşadığım Sinop'ta sahnelerinin olması bu filme torpil geçmeme sebep olmuş olabilir. Daha önce dediğim gibi Zeki külliyatını üç-beş senede bir gözden geçirmek gerek. Yıllar boyu biriktirdiklerinizle onun filmlerine farklı yaklaşabiliyorsunuz. Aslında "prequel"denen bir Hollywood hilesi olan, hikayenin öncesini anlatıp; hem seyirciyi hem de filmin kendisini sömürmek pek Zeki Demirkubuz'dan beklenecek bir davranış değildi. 1997 yılında çektiği "Masumiyet"in öncesini yaklaşık 10 yıl sonra "Kader"de anlattı Demirkubuz. Belli ki hikayede daha anlatacak bir çok şey keşfetmiş. Bir önceki filmi "Yazgı"yla "Kader" arasındaki isim farklılığının hikayeye de yansıdığını iddia ediyor Demirkubuz. "Kader"i daha doğulu buluyor. Bu yüzden de hikaye hiçbir Demirkubuz filminde olmadığı kadar öne çıkıyor. Ne bileyim bir konfeksiyon işçisi; "Kader"i çok rahat izleyebilirken, bir "Yazgı"yı bir "Bekleme Odası"nı o kadar rahat izleyemez gibi geliyor bana. Bu kötü bir şey anlamında söylemiyorum bunları. Filmin izlediği yolu aydınlatmak istiyorum. Sarsıcı bir etkiye sahip "Kader". Bence diyaloglar ve oyunculuklar çok başarılı. Hala izlemeyenler varsa -önce "Masumiyet"i sonra "Kader"i- mutlaka seyretsinler. Öf, space tuşu bozuk internet kafe bilgisayarında yazmak da çok sıkıcıymış.