02 Temmuz 2010
"Anadolu'nun Kayıp Şarkıları" (2010)
Nezih Ünen'in belgeseli sekiz yıllık bir süreç sonunda seyirciyle buluşabildi. Bu buluşmanın çok kısıtlı kaldığını belirtmekte fayda var. Az sayıda salonda, çok az süreyle vizyonda kalabildi. Hem Türkiye'de para verip sinemada belgesel izleyecek kişi sayısı azdır, hem de Anadolu'nun çoksesliliği bela bir konudur. Olayın siyasi boyutu da vardır. Anadolu'yu tek tip insanlardan oluştuğunu zanneden veya öyle olmasını isteyen varsa bu filmden uzak dursun. Köşe yazarı Mehmet Barlas'ın bile "izlerken kendi ülkemi keşfettim" dediği film size de çok şeyleri keşfetmeyi vaadediyor. Bu insanlar uzaydan mı geldi, burası neresi diyebileceğiniz sahneler barındırıyor film. Filmle ilgili yorumları okurken; insanların, filmin siyasi boyutuna çok takıldıkları dikkatimi çekmişti, oysa adından da anlaşılacağı üzere film müzik üzerine yoğunlaşıyor. Herkes müziğini icra ediyor filmde. Müzik üzerine çekilen bir belgeselden Türkiye'nin sorunlarını çözmesini bekleyemeyiz. Aksine, film bazı ezberleri bozduğu için de başarılı sayılmalıdır. 20-30 yaş arası bir çok insan hayatlarında ilk kez gördükleri şeylere tanık olacaklar bu filmde. Yerel müziklere elektronik müzikal altyapı eklenmesini de ben sömürücü bir tavırdan ziyade, arayışçı bir tavır olarak değerlendirdim.