15 Haziran 2011
Her şey satılık
Oyumu açıkladığım yazıya bir yorum geldi. Böyle ufak tefek partilere oy vererek yönetime ne kadar etki edebilirsiniz gibi bir yorumdu. Ben de yönetime etki etmek değil, sistemi baştan aşağı değiştirmek istediğimi yazdım cevap olarak. Bugün yaşadığım olaydan sonra gel de sisteme karşı olma! Bolu Kardelen sinemasında Selim Güneş adlı bir yönetmenin ilk filmi olan "Kar Beyaz" adlı bir film oynuyor. Gerek okuduğum bazı olumlu eleştiriler gerekse de gelecek hafta gerçekleştirmek istediğim Karadeniz, Hopa, Artvin, Gürcistan turumun Artvin ayağında çekilmiş olması dolayısıyla bu filmi görmek istedim. İnternetten kontrol ettiğim saate beş dakika kala gişedeydim. Filme hiç kimsenin gelmediğini, üç kişi olmazsa filmi oynatmayacaklarını söylediler. Ben de bir taahütte bulunduklarını ve buna uymaları gerektiğini söyledim. Onlar hala para, rant, çıkardan bahsediyorlardı. Sizi şikayet edeceğim diyerek İl Tüketici Hakem Heyetine gittim. Buradaki kadın da böyle bir şeyler ilgilenmediklerini, şikayet etsem bile bundan bir şey çıkmayacağını söyledi. Ben de üyesi olduğum sendikanın avukatını aradım. O da ukala bir tavırla böyle eften püften şeylerle uğraşmamam gerektiğini söyledi. O an kendimi yeryüzünde yapayalnız hissettim. İşte benim karşı olduğum olgu bu. Her şeyi para, rant, çıkar olarak algılama duygusu.. İnsani ve toplumsal değerlerin hiçe sayılması.. Her şeyin bir fiyatının olması.. Alışveriş merkezlerindeki pisuarların önünde reklam ekranı olması.. Samsun'daki bebeğin açlıktan ölmesi.. 41 milyon kredi kartı.. 20 milyar dolar portföy yatırımı.. Ve bunların yalakası, hayranı olan kişi ve kurumlar.. Bundan sonra Kardelen sinemasına Alfred Hitchcock söyleşiye gelse bile gitmem.