Uyarıyorum bu yazı filmin sağlıklı izlenmesini olumsuz yönde etkileyecek bilgiler (spoiler) içerir. Bu harika filmi izlemeyenler lütfen bu yazıyı okumasınlar...
Evet Puyol topu Valdes'ten aldı. Pique'ye verdi. Ronaldo baskı kurmak istiyor ancak Barcelona buna izin vermiyor. Xavi. Puyol. Tekrar Xavi. İleriye bakıyor, sağda Alves'i gördü. Alves geri dönüyor. Puyol aradan Xavi'ye. Iniesta. Xavi. Inıesta. Xavi. David Villa'ya mükemmel bir ara pası. Villa Iniesta'yı gördü. Iniesta tekrar Xavi'ye döndü. Baskı yapan Mesut. Bacak arasından topu yedi. Busquet. Xavi. Messi atak yaptı. Xavi'den xavivari bir pas ve Messi, Messi, Messi ve goooooooool!!!!
Bu bölümde maç anlattım ki gözünüz bu satırlara kaymasın. Tabutta geçen sahneleri düşününce aklıma "Kill Bill" ve Tarantino'nun hayran olduğu Brian De Palma'nın "Body Double/Sahte Vücutlar"ı geldi. "Kill Bill"de gelin tabutta diri diri gömülürken, orada geçirdiği süre boyunca seyirciyi özellikle de klostrofobisi olan seyirciyi epeyce bir terletmişti. "Body Double"daysa zaten aktörün klostrofobisi vardı ve yüzünde beliren boncuk boncuk terler klostrofobi etkisi yaratma konusunda faydalı işlev görmüştü. Peki baştan sona tabutta geçen bir film var mıydı? Varsa da ben bilmiyorum. Hatta baştan sona tek mekanda geçen bir film de bilmiyorum. "Open Water/Açık Deniz", "Panic Room/Panik Odası", "Rear Window/Arka Pencere", "The Descent/Cehenneme Bir Adım" ve iki gün önce izlediğim "127 Hours/127 Saat" gibi büyük bölümü klostrofobik ortamda geçen filmler hatırlıyorum fakat dediğim gibi baştan sona hem de tabut gibi korkunç bir mekanda geçen bir film hatırlamıyorum. Çok riskli bir film projesi aslında "Buried/Toprak Altında". Bir adam, çakmak ışığı altında doksan dakika boyunca seyirciyi sıkmadan dramatik bir yapı işletecekti. Bu film eleştirmenleri değil de seyirciyi ortadan ikiye bölecektir diye düşünüyorum. Eleştirmenlerin çoğu filmin özgünlüğünü takdir edecektir; ancak seyircinin bir bölümü bu ne la gibi tepkiler verecektir. Tek aktör tek mekan gibi alışılmışın oldukça dışında özellikleri olan "Buried" derinliği olmayan sinema seyircisini sıkabilir. Gerilimi bir dakika bile azaltmadığı için belki bazı ortalama sinema seyircisini tavlayabilir. Onun dışında özgünlük arayanlar filme kayıtsız kalmayacaktır. Ben öğrenciler üzerinde bu deneyimi uygulayacağım. Peki bu adam kim ve onu oraya kim gömdü? Kendisi kendi deyimiyle bir hiçkimse (nobody). Irak'a çalışmak için giden bir kamyon sürücüsü Amerikalı. Iraklılar konvoya saldırıyorlar ve bu kişiyi fidye almak için bir cep telefonu ve çeşitli alet edevatla gömüyorlar. Filmin Amerika'yı Irak'ta işgalci göstermesi ve Irak'lıların yaptığı vahşeti savaş psikolojisiyle birlikte sunması takdirimi kazandı. Filmin sınıf ayrımına dikkat çekmesi ve bazılarının nasıl şanslı doğduğuna dair doğru tezler geliştirmesi de ayrıca takdirimi kazandı. Hele ki şirket yöneticisinin adamı telefonla aradığı ve şerefsizliğin doruk noktası diye adalandırabileceğimiz sahnede filme kendi adıma helal olsun çektim. Finalse sürpriz son arayanlara oldukça tatminkar malzeme sunuyor. Bunlar filmin tezleriyle ilgili beğendiğim özellikler. Filmin teknik anlamda artılarıysa akıllara Hitchcock'u getirebilecek düzeyde. Gerçekten de tamamıyla tabutta geçen bir filmde gerilimi ve dramatik yapıdaki akıcılığı kısıtlı olanaklarla nasıl da başarılı bir şekilde yolunda tutuyor. Rodrigo Cortes yönetti "Buried"ı. Bakıyorum da Hollywood hemen transfer etmiş Cortes. DeNiro'lu, Sigourney Weavor'lı bir film çekiyor şu anda. Daha önce çok örneklerini gördüğümüz şekilde umarım vasatlaşmaz Amerika'da.