23 Şubat 2011

"127 Hours" (2010)

Bugüne kadar izlediğim bütün Danny Boyle filmlerine bayılmıştım, ilk defa bayılmadığım bir filmine denk geldim. Sanırım hikayeyi hepimiz biliyoruz. Kanyondaki bir çatlakta kolunu bir kayaya sıkıştıran adamın 127 saatte başından geçenler. Bu tür tek başına doğayla mücadele eden adam filmler çok riskli film grubuna girerler. Seyirciyi kaybetmek an meselesi olabilir. Hele bir de klostrofobik ortam kullanımı varsa, seyircinin yarısını kaybettin zaten. Abi tüm film tek bir yerde geçiyo yaaaa diye olumsuz eleştiri yapanlara sık sık rastlarız yakın çevremizde ve sanal ortamda. Burada nesnel bir saptama yapıyorum, yoksa iyi film kötü film ayrımında seyircinin filmi sevmesi benim için çok az önemli. Benim bu tür arasındaki favori filmim "Cast Away/Yeni Hayat"dır. Modern bir Robinson Cruzoe uyarlaması olan filmde Tom Hanks çok uzun bir süre filmi taşır. Takdire şayan mücadelesi ve Vilson adlı toptan intikam aldığı sahnedeki çaresizliği unutulmazdır benim için. "127 Hours" da ilgiyi kaybettirmemek adına başarılı görünse de özgün pek bir şey sunmadığı için benim nazarımda vasat bir eğlencelikten öteye geçemedi. Hakkında olumlu eleştiriler okuduğum "Buried" adlı tabutta geçen bir film izleyeceğim yakında. Sanırım o biraz daha fark yaratacak öyle hissediyorum.