Aslında bu filmleri izleyeli bir iki hafta oldu; fakat teknik sorunlar yaşadığım için ancak şimdi yazıyorum bu iki film hakkında.
Türkiye'de "Evdeki Yabancı" adıyla gösterime giren Orphan (Jaume Collet-Sera, 2009) geçtiğimiz yılın en beğenilen korku filmleri arasındaydı. Yetim veya öksüz gibi bir adla vizyona girseydi hiç şansı olmazdı, bu sebeple dağıtımcı şirketi kutluyorum. Psikopat çocuk teması sayısız kez işlenmiş olmasına rağmen, özgün olmayı başarabilen bu yapıt, seyirciyi şaşırtarak hedefi vurmayı amaçlamış. Film en başından itibaren çocuk da bir arıza olduğunu belli ediyor ama ne olduğunu merak merak merak ediyorsunuz. Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, bu sefer ben amcamın oğlu Haydar'a "bu film nasıl bitecek merak ediyorum" dedim. Çünkü filmin dörtte üçü bittiğinde, bütün bildik korku filmi tripleri formülü artık çözemez hale gelmişti. Daha sonra film, mantıklı ve kaliteli bir sonla bitti. Başlıkta belirttiğim üzere germeyi başardı. Fikirlerine önem verdiğim Atilla Dorsay da bu filmi beğenenler arasında.
Let's Scare Jessica to Death (Haydi Jessica'yı Ölümüne Korkutalım, John Hancock, 1971) 70lerden gelen bir kült korku filmi. Filmin kahramanıyla seyirciyi özdeşleştirerek korkutma formülünü kullanıyor. Bunu da hakkıyla yerine getiriyor. Başroldeki Zohra Lampert'in üzerine cuk oturan, başarılı performansı bu formülün işlemesinde önemli bir katkıya sahip. Filmin sessiz, sakin, çığlıksız ilerleyen temposu başarılı bir geren atmosfer yaratıyor. Soru işaretleriyle biten film, Jessica'nın bir ruh hastası mı yoksa bir kurban mı olduğu sorusunu seyirciye sorduruyor. İki filmi de başarılı bulmama rağmen; Jessica'nın, Orphan'dan daha fazla gerdiğini belirtmeliyim. Yaşasın 70lerin geren korku filmleri...