15 Kasım 2009
Hoş bir süprüz
Yazılarımda üç dört kez Michael Bay'e giydirdiğimi hatırlıyorum. Kendisi Halivudun en popüler yapımcılarından olup, teknik anlamda çok iyi ama hikaye ve sanatsal değer açısında çok zayıf filmler yapar. Eleştirmenlerin benim filmlerimi beğenmediklerini biliyorum ve bu soruna onları okumayarak çözüm buluyorum, gerçekten okumuyorum onları demiştir. Amcamın oğlu Haydarın tavsiyesi üzerine izlerken The Island'ı (Ada, Michael Bay, 2005) tedirgindim. Film ilerledikçe, tedirginliğimin gereksiz olduğunu anladım; çünkü bu sefer sanatsal değeri de olan bir filmle karşı karşıyaydım. Uydurmasyon bir hikayeden ziyade, çok çok da özgün olmamakla birlikte üzerinde kafa patlatıldığı belli olan, distopik bir senaryosu vardı filmin. Tatmin etti mi? Etti. Başyapıt mı? Hayır. Hıncal Uluç beğenmiş midir? Vallahi izlerken keyif almıştır. Filmde çok çok iyi bir araba takip sahnesinin var olduğunu da belirtmek istiyorum. Ewan McGregor ve Scarlett Johansson gibi süper yıldızların yanında, benim adamım Steve Buscemi de filme renk katıyor.